Ülke yönetimi dendiği zaman ilk akla gelen disiplin, siyasal bilimler ve onun müfredatı içinde yer alan devlet doktrinleri, idare biçimleri, uluslararası ilişkiler, kamu yönetimi, siyasi partiler, hukuk ve iktisat modelleridir. Bunlarla devleti bir şekilde yönetmek mümkündür, ancak ülkeyi yönetemeyebilirsiniz.
Ülke yönetimi daima daha geniş boyutlu, derin ve multi-disiplinerdir. Yukarıdaki disiplinlere ilaveten yönetim bilimleri, mühendislik, psikoloji, sosyoloji, ekoloji gibi bilimlerin bilgi, bulgu ve uygulama tecrübesini gerekli kılar.
Ancak, farklı bilimsel disiplinleri yönetim kavramı perspektifinden birbirleriyle ilişkilendirecek bir “ülke yönetimi teorisi” henüz geliştirilmemişken, ülkemizin bir bütün olarak milli servetini nasıl artıracağı ve refaha ulaşacağına dair tüm sorular, bir bilmeceye dönüşmektedir.
Elbette bilimsel bir ülke yönetimi teorisi tek bir bireyin özgün düşünce ve derlemeleriyle değil, ancak multi-disipliner ve derin ön çalışmalar sonrası, yetkin kadrolarla geliştirilebilir. Ülkenin refahı ancak ülkenin nitelikli ve erdemli yurttaşlarının kurumsal bir işbölümü ve işbirliği yapmaları halinde güvence altına alınabilecektir. Fakat ülke yönetimi teorisinin yazılması yönünde bir talep olmadığı sürece, bu geniş kapsamlı çalışmaları başlatmak da mümkün görünmemektedir.
Buradaki amaç, on yılı aşkın bireysel bir çabanın ürünü olan bu çalışma üzerinden, bilime değer veren düşünce insanlarını ve pratisyenleri “yeni bir ülke yönetimi teorisi” üzerinde düşündürmek ve mevcut paradigmaları sorgulayarak, bazı yeni tez ve kavramları tartışmaya açmaktır.
Bu, aynı zamanda, bireysel başarıların yanında ülke meselelerine de ilgi duyan ve Türkiye’nin ulus devlet yönetim deneyiminde bugün geldiği noktayı kuramsal bir çerçeve içinde ve yönetim perspektifinden değerlendirmek isteyen tüm yurttaşlar için de açık bir çağrıdır.